30 Temmuz 2009 Perşembe

Proje Tiyatroları ve Tek Seyircilik Oyunlar Üzerine (İsviçre İzlenimleri)

İSVİÇRE İZLENİMLERİ
PROJE TİYATROLARI VE TEK SEYİRCLİK OYUNLAR ÜZERİNE

2007 yılının sonunda İsviçre tiyatrosu ile ilgili araştırmalar yapmak üzere Zürih’e bir yolculuk yaptık. Amacımız İsviçre Tiyatrosunu daha yakından tanımaktı. Gezi çerçevesinde, Zürih’te bulunan tiyatrolar ile görüşmelerde bulunma ve oyunlarını izleme şansına eriştik. Yazımızda, Zürih’te ve hatta Avrupa’da önemli bir yerde duran ve Türkiye’de örneğine rastlamadığımız ve ilk kez tanışma şansı bulduğumuz “Proje Tiyatroları” ile ilgili izlenimlerimizi sunmaya çalışacağız. Bunun ardından da bu kurumlarda izlediğimiz ilginç bir oyun projesi olan “Tek Seyircilik Oyunlar” hakkında bilgilendirme yapacağız.
İsviçre ve İsviçre Tiyatrosu
İsviçre, konum olarak Orta Avrupa’da, Alp dağlarının uzamında bulunuyor. Ülkenin, denize kıyısı bulunmuyor. Komşuları ise, kuzeyde Almanya, batıda Fransa, güneyde İtalya ve doğuda Avusturya ile Lichtenstein. Bankacılık ve finans sektörlerinde çok güçlü bir ekonomiye sahip olan İsviçre uzun süredir siyasi ve askerî tarafsızlık geleneğine sahip. Bu nedenlerden ötürü birçok uluslararası örgüte ev sahipliği yapıyor. Ekonomisi de oldukça güçlü. Bu durum doğal olarak tiyatrolara da yansıyor.
İsviçre, ayrı dillerin (Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Romanş) konuşulduğu dört ayrı bölgeden – kantondan - oluşuyor. Bu durum ülkenin kültürünü de oldukça etkiliyor. Almanca konuşulan kanton Alman kültürüne daha yakınken, diğer bölgeler Fransa ve İtalya kültürüne daha yakın.
İsviçre tiyatrosu için de bir bölünmeden söz etmek mümkün. Almanca konuşulan bölgede Almanya tiyatrosunun etkilerinden söz edebiliyoruz. Alman tiyatro tarihi ve geleneği Almanca konuşulan bölgede sahipleniliyor. Alman tiyatro anlayışı da, ülke genelinde daha büyük kabul görüyor. Genelde tiyatro eğitimi de Almanya ile bağlantılı bir şekilde yürütülüyor.
İsviçre, güçlü ekonomisi gereği tiyatrolarına da oldukça büyük maddi destek sağlıyor. Almanya ekonomisindeki olumsuzluklar nedeniyle İsviçre, Almanya’dan büyük oranda tiyatrocu göçü alıyor. Çok sayıda Alman tiyatro adamı İsviçre’deki yüksek çalışma koşulları nedeniyle bu ülkede çalışmayı tercih ediyor. Bu durum, İsviçre tiyatrosunun adeta Almanya Tiyatrosu ile beraber hareket etmesine sebep oluyor. Görüşme yaptığımız tiyatroların çoğunda Almanlar görev alıyor. İsviçre tiyatrolarında neredeyse İsviçre’de tiyatro eğitimini almış İsviçreli tiyatrocular bulunmuyor. Bu durum ulusal bir tiyatronun gelişmesine olanak tanımıyor. Yaptığımız incelemelerde, yalnızca bir tiyatronun İsviçreli yazarların oyunlarını tercih ettiğini görmemiz bu durumun açıklığını gözler önüne sermesi yönünde yeterli.
Aynı durumun, Avusturya tiyatrosu için de geçerli olduğunu, dolayısıyla Almanca konuşulan ülkelerde, Almanya eksenli bir tiyatro anlayışının hâkim olduğunu gördük.
İsviçre’de işleyişi bizimkine benzeyen özel tiyatroların dışında devlet tiyatrosu ve “proje tiyatroları” bulunuyor. Proje tiyatrolarını yazımızın ilerleyen bölümlerinde ele alacağız.
Tiyatrolar, büyük oranda devlet desteği ile ayakta. Devlet desteğinin bir kısmını kanton, bir kısmını ise tiyatronun bağlı bulunduğu belediye ödüyor. Tiyatroların tümü devlet desteğinden yararlanabiliyor. Tiyatroların devamlılığı açısından, devlet desteği önemli bir noktada duruyor. Tiyatroların tümü, sadece bilet ücretleri ile yaşamaya devam edemeyeceklerini belirtiyor. Örnek olarak, Zürih’te 40 kişilik küçük bir salonda faaliyet gösteren Theater Winkelwiese’nin, yıl içinde gerçekleştirdiği tek bir proje için 300 bin İsviçre Frankı, yaklaşık 350 bin Türk Lirası yardım aldığını belirtmekte fayda var. Her oyun için de ayrı ayrı yardım alabiliyorlar.
Devletin tiyatrolar açısından her hangi bir kontrol mekanizması bulunmuyor. Oyunların sürekli sahnelenebiliyor oluşu devlet için yeterli oluyor.
Devlete bağlı tiyatroların dahi merkezden her hangi bir şekilde yönetilmesi söz konusu değil. Devlet, kendi tiyatrosunu sadece gazetelerde oyunlar hakkında çıkan yazılardan, haberlerden, eleştirilerden ve seyirci istatistikleri açısından takip ediyor. Bu şekilde tiyatronun ve özellikle de oyunların başarıları kontrol ediliyor. Olumsuz eleştiriler ve düşük seyirci istatistikleri doğrultusunda oyunun sahnelenmesinin durdurulması istenebiliyor.
Bilet ücretleri, insanların gelirleri temel alındığında oldukça düşük. İsviçre’de kişi başına düşen yıllık gelirin ortalaması 32 bin Dolar. Yani yaklaşık 42 bin Türk Lirası. Bilet ücretleri ise 20 Türk Lirası ile 70 Türk Lirası olarak değişiyor Tiyatroların çoğunda “son dakika bileti” uygulaması bulunuyor. Bu sayede 10 Frank gibi ücretlerle bilet almak mümkün oluyor. Özel ve devlet tiyatroları arasında ise fiyat farkı bulunmuyor. Hatta özel tiyatro biletlerinin kimi zaman devlet tiyatrolarından daha ucuza satıldığını da gözlemledik.
Dramaturgların tiyatrolarda çok büyük işlevleri bulunuyor. Görüşme yaptığımız tüm tiyatroların başında eğitimini dramaturgi üzerine yapmış dramaturglar bulunuyor.
Dramaturgların, tiyatroların yıllık programını belirlemede çok büyük etkisi bulunuyor. Tiyatroların en yetkin kişilerini oluşturuyorlar.
Aynı durum, devlet tiyatroları için de geçerli. Dramaturglar, kurumun yıl içinde sergileyeceği oyunları belirliyorlar. Tiyatronun ayırdığı bütçe ile yurtdışı gezilerine katılıp tiyatroda o yıl belirlenen oyunları yönetmesi için, oyunlarını izledikleri farklı yönetmenleri kuruma davet ediyorlar.
Dramaturglar tüm tiyatrolarda çok önemli konumlarda duruyorlar. Tiyatroların en yetkin ve söz sahibi kişilerini dramaturglar oluşturuyor. İsviçreli dramaturglar, bu kadar önemli noktalarda duruyor oluşlarının sebebini, Alman ekolünden geliyor oluşlarına ve o tarihsel zemini sahiplenmelerine bağlıyorlar.
Devlet tiyatrolarının oyun repertuarlarına baktığımızda genelde klasik metinleri tercih ettiğini görüyoruz. Ancak hiçbir zaman klasik sahneleme yöntemlerinin kullanılmadığını da belirtmemiz gerekiyor. Özellikle devlet tiyatrosu, sahnelediği her oyunda deneysel açıdan farklı teknikler deniyor oluşuyla önemli bir misyon üstlendiğini gösteriyor ve modern sahnelemeye örnek teşkil ediyor. Güçlü maddi olanakları sayesinde dünya yönetmenlerini sık bir şekilde oyunları yönetmekle görevlendiriyor.
Özel tiyatroların, kendi belirledikleri bir çizgide oyun sahnelediklerini ve bu çizginin dışına pek fazla çıkmadığını gördük.
İsviçre’nin 2006 tarihli nüfus sayımına göre ülkede 7 milyon kişi yaşıyor. Resmi kayıtlara göre ise ülkede 840 profesyonel tiyatro grubu bulunuyor. Yıl içinde 52 tane tiyatro festivali düzenleniyor. Yurt içine dengeli dağılmış 180’e yakın tiyatro salonu bulunuyor. Devlet İstatistik Enstitüsü'nün verilerine göre özel ve belediyelere ait tiyatrolarla Türkiye'deki toplam tiyatro salonu sayısı ise 102. Özel tiyatro sayısı ise yaklaşık 100 adet. Yani Türkiye nüfusu göz önüne alındığında ve öyle olmasa da tiyatro salonlarının dengeli bir şekilde yurt çapına dağılmış olduğunu düşündüğümüzde 350 bin kişiye bir salon düşüyor. Türkiye’deki toplam koltuk sayısı ise 35 bin. Ancak 61 ilimizde “tiyatro salonu” niteliğinde salon bulunmuyor.
Amatör tiyatroların İsviçre’de yalnızca kilise ve okul tiyatroları ile sınırlı kaldığını görüyoruz. Yaptığımız araştırmada, ne yazık ki sadece bir tane amatör tiyatronun çalışmalarını izleme şansına eriştik. Mahalli bir kilisenin tiyatrosu dışında her hangi bir amatör tiyatro grubunun izine rastlayamadık. “English Comedy Club” adı altında çalışmalarını sürdüren bu grubun yalnızca bağlı bulunduğu kilisenin cemaat üyelerinden oluştuğunu ve kendi aralarında, eğlenmek amacıyla oyunlar sahnelediklerini gördük. Ayrıca ülkedeki göçmenlerin, kendi dernekleri adı altında oyunlar sahnelediklerini, ancak bu oyunların sadece dernek üyelerine ve “eşe, dosta” sahnelendiklerini gördük. Devlet, talep doğrultusunda tüm amatör tiyatrolara oyun sahnelemesi ve çalışma yapabilmesi için belediyelere ait salonları ücretsiz tahsis ediyor.
Kilise, okul ve dernek tiyatroları dışında amatör topluluğun bulunmaması, devletin profesyonel anlamdaki tiyatrolara büyük destek veriyor olmasından kaynaklanıyor olabilir. Profesyonel tiyatroların çok rahat bir şekilde varlıklarını sürdürüyor olmaları, bunun amatörlük anlayışının yaşayamaması üzerinde büyük bir etken olduğu görüşünü destekler nitelikte.
İsviçre tiyatrosu ile ilgili en çarpıcı yorum, İsviçre tiyatrolarının sorunları nelerdir sorusu üzerine, uzun yıllardır İsviçre’de çeşitli tiyatrolarda çalışan Alman Dramaturg Anja Dirks tarafından geliyor: “İsviçre Tiyatrosunun en önemli sorunu, hiçbir sorunu olmaması.”

Proje Tiyatroları

İsviçre’de de diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi devlet tiyatroları ve özel tiyatrolar dışında, Türkçede “Proje Tiyatroları” olarak adlandırabileceğimiz tiyatrolar bulunuyor. Bu tiyatroların en büyük özelliği oyuncu, yönetmen, sahne-ışık-kostüm tasarımı ve buna benzer her hangi bir alanda kadrolarının bulunmaması. Bu tiyatrolar sadece gelen projeleri hayata geçirmek için kurulmuş tiyatrolar.
Bu kurumlarda sadece yerleşik bir yönetim kadrosu ve dramaturglar bulunuyor. Bunun dışında kalıcı bir kadro bulunmuyor.
Tiyatro, dışarıdan gelen tiyatro gruplarının oyun projelerini sezon başında değerlendirmeye alıyor. Bu doğrultuda başvuran tiyatro gruplarının oyunları çerçevesinde yıllık program oluşturuluyor ve duyuruluyor. Değerlendirme, tiyatronun yerleşik dramaturg kadrosu tarafından yapılıyor.
Bu kurumlara İsviçre tiyatroları ve Almanca konuşulan ülkelerin tiyatroları başta olmak üzere uluslar arası tiyatro grupları da başvurabiliyor. Zürih’te faaliyet gösteren proje tiyatrosu Theater Gessnerallee dramaturgu Gunda Zeeb “Teorik olarak her grubun başvurması mümkün ama pratikte her gruba yer vermiyoruz. Kurumumuzun oyun politikası, standartları ve o sezon için belirlediğimiz konsept doğrultusunda oyunları seçiyor ve yıllık programı oluşturuyoruz.” şeklinde bir açıklama getiriyor.
Başvuruların kabul edilmesi halinde, başvuran tiyatro grupları kendi kadroları ile kurumun sahnesinden, oyunu hazırlamak ve de sahnelemek üzere faydalanabiliyor. Kurum, ayrıca devletten aldığı maddi desteği de, projesi kabul edilen tiyatro grubuna kullandırıyor.
Farklı gruplara yer verilmesi ile sahneleme ve oyun standartları korunarak, izleyiciye sürekli farklı ve yeni oyunlar, deneysel çalışmalar gösterilebiliyor. Zürih’te bu şekilde çalışan iki tiyatro bulunuyor. Bunlardan Theater Gessnerallee 2007-2008 sezonunda 90’a yakın farklı projenin salonlarında gösterilmesine olanak veriyor. Bir diğer tiyatro Rote Fabrik ise 2007-2008 sezonunda 27 tiyatro oyununa yer veriyor. Bunun dışında kurum konser, film gösterimi, atölye çalışmaları gibi her türlü etkinliğe de destek veriyor.
Bu kurumların sahip olduğu salonların oldukça yüksek standartlarda olduğunu belirtmekte fayda var. Oldukça da büyük bir izleyici kitlesine sahipler. Oyunların her türlü tanıtımı ve duyurusu bu kurumlar tarafından gerçekleştiriliyor.
Proje Tiyatroları Bern, Basel gibi büyük kentlerde de bulunuyor. Ayrıca Almanya’daki proje tiyatroları ile de yakın ilişki halindeler. Tiyatro gruplarının oyunlarını sırayla çeşitli şehirlerdeki proje tiyatrolarında sahneleme şansı bulmaları sağlanıyor. Yönetmenlerin, belli bir tiyatronun kadrosuna girmektense bu kurumları tercih ettiği görülüyor.
Theater Gessnerallee yaklaşık yirmi yıldır proje tiyatrosu şeklinde faaliyet gösteriyor. 1858 yılında askeri bina olarak inşa edilen bina daha sonraları tiyatro binasına dönüştürülmüş. Peter Stein, Luca Ronconi, Peter Brook, Robert Lepage gibi tiyatro adamları burada çalışmalarını sürdürmüş. 1989 yılından itibaren ise “Proje Tiyatrosu”na dönüşmüş.
Theater Gessnerallee oldukça büyük ve esnek kullanımlı bir salona sahip ve tiyatro binası Zürih’in tam merkezinde bulunuyor.
Theater Gessneralle’nin tercih ettiği oyunların genelde deneysel çalışmalar olduğunu görüyoruz. Sokak tiyatrosunu da destekleyen kurumun, “tek seyircilik oyun” gibi yüksek gelir getirmeyen oyunlara da şans verdiğini belirtmeliyiz.
Rote Fabrik ise adını, eskiden fabrika olarak kullanılan kırmızı renkteki binasından alıyor. Aynı şekilde kurum, projeleri belirli koşullar altında destekliyor.
Her iki kurumda da dramaturglar önemli işleve sahip. Devlet de, bu kurumlara, çok sayıda tiyatro grubuna yer vermesinden dolayı çok önem ve büyük maddi destek veriyor. Daha fazla gruba ulaşmak adına araç olarak görüyor.
Bu kurumların, bireyci yükselişe önem vermemesi ve seyirciye sürekli yenilik sunması açısından önemli bir yerde durduğu bir gerçek. Yerleşik yapıya sahip olmayan tiyatroların oyunlarını sahneleyebilmesi ve sanatçıları işletmecilik anlayışından uzaklaştırıyor oluşu önemlerini arttırıyor. Bunun yanında tiyatrolara rahat bir çalışma ortamı ve oyun sahneleme olanakları vermesi, tanıtımını ve duyurusunu üstlenmesi bu tür kurumların örnek birer model olarak alınabileceği düşüncesini doğuruyor. Devletin de, maddi açıdan desteklediği tiyatroların kontrolünü daha rahat yapmasına olanak sağlıyor.
Tek Seyircilik Oyunlar
Yazımızı, Theater Gessnerallee’de izlediğimiz, ilginç bir sahneleme tekniği olan, yalnızca bir seyircinin tek başına izlediği bir oyundan bahsederek noktalayacağız.
Tek seyircilik oyunlar, yalnızca bir kişinin izlemesi üzerine kurulmuş oyunlar. Örneklerine Amerika’da ve Avrupa’da çeşitli tiyatrolarda rastlamak mümkün. Genelde farklı mekânlarda birkaç ekiple oynanan oyunlar, bu şekilde aynı anda birden fazla seyircinin izlemesine olanak sağlıyor. Tabii ki, bu durum yine de oyunun çok az bir kitleye ulaşmasını engelleyemiyor.
İsviçre’de tek seyircilik oyunlar üzerine eğilen bir tiyatro grubu bulunuyor. Mikeska Plus Blendwerk adındaki grup, proje tiyatroları aracılığı ile seyirciyle buluşuyor.
Çalışmalarına kısa bir süre önce başlayan grup, ilk olarak “Rashomon: Truth lies next door?” isimli oyunu sahnelemiş. Uzun bir koridorda, farklı odalarda geçen oyunda seyirci, sırayla başka bir sahne izliyor. Ünlü bir Japon klasiği olan Rashomon’dan tek bir seyirci için uyarlanan oyunda her on beş dakikada bir yeni seyirci alınıyor ve oyun elli dakika sürüyor. Oyun, Rote Fabrik’in desteği ile sahnelenmiş.
Grubun sahnelediği diğer oyun “Ghosts: Who’s watching you?” Paul Auster’in “New York Üçlemesi” içinde yer alan “Hayaletler” öyküsünden uyarlanmış. Oyunun ilginç yanı ise sokakta oynanıyor olması. Şehrin farklı noktalarında geçen oyunda bir tramvay yolculuğu bile mevcut. İlginç bir kurguya ve değişik bir yapıya sahip olan oyunda her şey seyircinin bir telefon almasıyla ve Siyah adında birini takip etmesiyle ilgili bir görev almasıyla başlar. Tüm olaylar sokaklarda ve çeşitli mekanlarda geçmektedir. Telefondaki ses, seyircinin iç sesi de olabilir, görev veren gizemli bir başka kişi de. Yolculuk boyunca çeşitli aşamalardan geçen seyirci, git gide varoluşla ilgili çeşitli sorgulamalarla yüz yüze kalır. Bu oyun ise Theater Winkelwiese’nin desteği ile oynanıyor.
Seyircinin ilginç bir deneyim yaşamasından ve farklı bir sahneleme anlayışından dolayı tek seyircilik oyunların, farklı bir yerde durduğunu belirtmeliyiz.
Tek Seyircilik Oyun uygulaması olan “Hayaletler” projesi İzmir’de de ilk kez deneniyor. İzmir’de faaliyet gösteren Tiyatro Artı grubu, Hayaletler öyküsünden uyarlama olan ve İsviçre’de de sahnelenen “Hayaletler-Bir Takip Oyunu” adlı oyunu sokaklarda sahneliyor.
İsviçre tiyatrosu üzerine kaleme aldığımız yazımızın, Avrupa tiyatrosunun çok küçük bir kısmını oluşturan İsviçre tiyatrosu üzerine aydınlatıcı bilgiler verdiğini umuyoruz.

Hiç yorum yok: