24 Ocak 2010 Pazar

Halide’nin Kadınlığı ve(ya) Erilliği

Bilgesu Erenus’un 1986 yılında yazdığı Halide oyunu çerçevesinde Türk modernleşme tarihi içinde kadın hakları konusuna, Halide Edip Adıvar’ın bu süreçteki yerine, Erenus’un bu bağlamdaki bakışına ve sözünü ettiğimiz kapsamda Halide Edip Adıvar’ın yaşamı ve görüşleriyle beraber, oyunun eksik yönlerine ve önemli noktalarına değinmeye çalışacağız. Ayrıca oyunla beraber oyunun, dolayısıyla Erenus’un devrim sürecine bakışını ve dönemin bugünkü bakış açısıyla değerlendirmesini de tartma şansına erişeceğiz.

Halide Edip Adıvar, Türk modernleşme tarihi içinde “kadın” kimliği ile beraber önemli bir yerde durmuş ve tarihsel süreçte de, özellikle 1980 sonrası feminist hareketin önem kazanmasıyla beraber, sözü edilirliği artmıştır. Kadın olarak faal bir şekilde var olmuş olması bir simgeye dönüşmesine sebebiyet vermiş ve bu çerçevede adeta kadının varoluşuyla ilgili bir simgeye dönüşmüştür. Bu noktada ele alınması gereken Halide Edip Adıvar’ın da “kadın” oluşuyla ilgili görüşlerini değerlendirmek ve bu çerçevede de feminist hareketle beraber ele alınışını karşılaştırmak olmalıdır. Halide oyununun feminist açıdan değerlendirmesinde Halide Edip Adıvar’ın tarihsel ve gerçeklikte var olan simgesinin ne şekilde ele alındığını tartışamaya açacağız. Diğer bir noktada da ise Halide oyununun, Halide Edip Adıvar’ın devrim süreci içindeki yeri ile devrim sonrası durumunu karşılaştırma yoluyla, devrim sürecin ne şekilde baktığını görmüş olacağız.

Halide’nin Türk Tiyatrosunda Hayat Bulması

Halide Edip Adıvar, milli mücadele dönemi içindeki konumundan dolayı dönem oyunlarında hayat bulmuş ve kendisine sık sık yer verilmiştir. Ancak bu bağlamda “kadın” oluşunun vurgulanmaması dikkate değerdir. Halide tüm eserlerde adeta erkeklerle eş değer tutulmuş ve adeta bir erkek gibi değerlendirilmiştir. Ancak bu doğrultuda Halide’nin varoluşu dahi kadının varoluşu ve haklarıyla ilgili önemli bir unsurdur. Döneminde kadının durumu karşısında söz hakkı elde etmiş bir kadındır ve mücadelenin içindedir. Erilleştirilmiş olsa dahi Halide Edip Adıvar kadın kimliğini korumaktadır ve o kimlikle vardır. Bu noktada sorulması gereken soru dişil yazımın taşıması gereken özellikleri tartışmak olmalıdır. Dişil yazım gerçekliği ne şekilde kullanmalıdır? Yapısal olarak kullanması gereken yol nedir? Halide Edip Adıvar gibi simgesel karakterlere dönüşmüş kişiler ne şekilde kullanılmalı ve ne şekilde yansıtılmalıdır? Gerçeklik tek başına yeterli midir? Feminist açıdan bakıldığında yeterli görülmeli midir? İdealleştirilmiş karakter olarak mı gösterilmelidir, yoksa dişillik gizli kodlarla gizlice mi verilmelidir?

Halide Edip Adıvar, milli mücadele dönemi oyunları içinde sıklıkla yer bulmuştur. Bunun sebebi önemli mevkilerde bulunmuş olmasıdır. Genellikle bu oyunlarda kendisinden övgüyle söz edilmiş ve kahraman gibi gösterilmiştir. Kimi zaman arka planlara atılıp ikincileştirilse de genel değerlendirmede önemini koruyan bir karakter olarak yer almaktadır.

Halide Edip Adıvar, Orhan Asena’nın ilk oyunu olan 16 Mart 1920 oyununda kurtuluş savaşına katılış anından itibaren gösterilmiştir. Selim İleri’nin yazmış olduğu Allaha Ismarladık Cumhuriyet oyununda da yer alan Adıvar, bu oyunda cumhuriyetin adeta simgeselleşmiş diğer iki kadınıyla beraber yer alır: Birincisi Mustafa Kemal Atatürk’ün eşi Latife Hanım, diğeri ise sahneye çıkan ilk Türk Kadın sanatçı Afife Jale’dir. Oyundaki üçüncü kadın olarak ise Halide Edip Adıvar gösterilmiştir. Güngör Dilmen’in yazmış olduğu Hâkimiyet-i Milliye Aşevi oyununda ise Ankara’ya gelişinden itibaren gösterilir ve tüm olayların tanıklarındandır. Recep Bilginer ise savaştan sonraki olaylara yer verdiği Barıştan Savaşa, Aşktan Kavgaya oyununda Halide Edip Adıvar’a yer verir. Tüm bu oyunların dışında Bilgesu Erenus’un yazdığı Halide oyunu, Halide Edip Adıvar’ı merkeze yerleştirmiş ve tüm yönleriyle bir değerlendirmeye tutmuştur. Çelişkileriyle, başarılarıyla, yaşadıklarıyla beraber çocukluğundan başlayarak her yönüyle değerlendirir. Sadece yurt dışına gittiği dönemle ilgili ayrıntıya girilmez. Bu durum diğer oyunlarda da geçerlidir. Ancak tüm değerlendirmeler sonucunda Halide’yi en kapsamlı şekilde Erenus’un Halide oyununda karşımıza çıkar.

Halide Edip Adıvar’ın Yaşamı ve Feminizm

Halide Edip Adıvar, Mehmet Edip Bey’in kızıdır ve annesi Bedrifem Hanım, o küçük bir çocukken ölmüştür. 1901 yılında Amerikan Kız Koleji’ni bitirir, kendisine matematik dersi vermekte olan dönemin ünlü matematikçisi Salih Zeki Bey’le evlenir ve bu evlilikten iki oğlu olur. 1908 yılında Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte çeşitli gazete ve dergilerde yazıları görülmeye başlanır ve aynı yıl ilk romanı olan Heyulâ’yı yayımlar. 31 Mart Vakası nedeniyle Mısır’a gitmek zorunda kalan Halide Edip, dostu Isabel Fry’ın daveti üzerine oradan İngiltere’ye geçer. Bu ziyaretle beraber kadın haklarıyla ilgili görüşleri açısından önemlidir. O dönem kadın-erkek eşitliğini savunan Bertrand Russell ile tanışır ve İngiltere’de süregelen kadınlara oy hakkı tartışmalarına tanıklık eder.

1909 yılında eğitim sorunlarıyla ilgilenmeye başlar. 1917 yılında Adnan Adıvar ile evlenir. 1919 yılında İzmir’in işgalini protesto eden mitinglere katılan Halide Edip, İstanbul’un işgali üzerine eşiyle birlikte Anadolu’ya geçer ve Kurtuluş Savaşı sürecine tanıklık eder. 1924 yılında Adnan Adıvar'la birlikte Türkiye’den ayrılan romancı, 1939’a kadar yurt dışında kalır ve dönüşünde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Edebiyatı profesörlüğüne atanır. 1950-1954 yılları arasında İzmir milletvekilliği yapan Halide Edip, 9 Ocak 1964 tarihinde ölür.

Halide Edip Adıvar uzun yaşamı sırasında Meşrutiyet’in ilanına, Osmanlı Devleti’nin yıkılışına, cumhuriyetin ilanına, devrimlere tanıklık etmiş ve tüm sancılı dönemlerin tanıklığını yapmış ve her dönemde de önemli konumlarda bulunabilmiştir. Devrim öncesi ve devrim sonrası yaşamıyla Türk modernleşme hareketini onun üzerinden izlemek mümkündür. Sadece bireysel yaşamıyla değil, kadın hakları konusunda da yaşamı adeta kadının devrimsel süreçte geçirdiği değişimin aynasıdır. Kadınların ilk kez nüfus sayımına dâhil edildikleri yıl olan 1882’nin Adıvar’ın doğum tarihi olması da ilginç bir tesadüftür.

Osmanlı devletinde kadın hareketlerinin başlaması Meşrutiyet’in ilanıyla beraber görülmeye başlanır ve Halide Edip Adıvar’ın bu dönemde faal olarak yer aldığı gözlemlenir. Bu noktada basının önemi çok büyüktür ve bu harekete çok yardımcı olmuştur. Halide Edip Adıvar’ın yazar kimliği ise bu süreçte önemli bir noktadır. Dönemin aydın kadın yazarları arasında Halide Edip Adıvar’ın da adı sık bir şekilde geçmektedir.
Halide Edip Adıvar’ın mücadelesi Milli Mücadele döneminde yön değiştirir. Bu dönem ortak hareket duygusuyla tüm aydınlar Milli Mücadele için seferber olmuş ve imkânlarını bu doğrultuda kullanmışlardır. Tek bir düşünce ekseninde çeşitli fikirler birleşmiş ve tek bir amaca hizmet etmişlerdir. Halide Edip Adıvar da bu süreç içinde yer almış ve Milli Mücadele’ye önemli destekler vermiştir. Ayşe Durakbaşa’nın Halide Edip: Türk Modernleşmesi ve Feminizm kitabında da sözünü ettiği gibi Milli Mücadele temelini kadın erkek eşitliği üzerine kurmuştu ve bu türden bir ayrımcılığı görmüyordu. Mücadele içinde kadın-erkek aynı koşullarda, aynı imkânlarla savaşıyor ve destek veriyordu. Türk modernleşmesi içinde kadın haklarının elde edilmesiyle batıdaki elde ediliş şekli farklı olmalıydı ve olacaktı. Bu bağlamda Halide Edip Adıvar da bu fikre sıcak bakmış ve mücadelesini batı feminizmi algısında değil de bu bağlamda vermiştir:

"Kadın meselesinin Türkiye’de milliyetçi bir uyanış anında formüle edilmesi, toplumsal cinsiyetle ilgili meselelerin de böyle bir milliyetçi çerçeve içinde tartışılması nedeniyle, Halide Edip, Batı’da kamusal alanda toplumsal refah, eğitim ve sosyal yardım hizmetlerini öne çıkaran bir kadın hareketi ile daha rahatlıkla empati kurabiliyordu; kadın cinsinin erkek cinsine karşı mücadelesini isteyen militan feminist eylemlere ise yakınlık duymuyordu. Bu nedenle Süfrajetler ona oldukça uzak, yabancı görünürken Miss Fry gibi idealist bir öğretmen ve kendisi gibi eğitim reformu, özellikle kadınların eğitimi alanında çalışan bir dava insanı ile dostluğunu sadakatle sürdürmüştü." (A.Durakbaşa)

Bu noktadan bakıldığında Halide Edip’in Milli Mücadele’nin de içinde yer aldığı sürecin doğal bir yolla kadına haklar tanıyacağı ve bu sürecin varlığına destek vermek gerektiği fikrine destek verdiği görülür. Halide Edip Adıvar için Milli Mücadele yolunu izlemek kadın hakları konusunda da ilerlemeyi sağlayacaktı.

1980 sonrası Feminist hareket, Halide Edip’i popülist bir çizgiye oturtmuş ve Halide Edip’in yaptıklarını feminist mücadele çizgisine taşımak istemişlerdir. Halide Edip Adıvar’ın kadın kimliği ile var olageldiği açıktır ve önemlidir. Ancak bunu çizginin ötesine çekmek ise hatalıdır. Bu noktadan bakıldığında Bilgesu Erenus’un Halide’si başarılı bir örnek olarak karşımıza çıkmakta ve Halide Edip Adıvar’ın düşünceleri ile örtüşmektedir. Halide Edip Adıvar’ın varlığı dahi kadın hakları açısından önemli ve değerlidir.

Bilgesu Erenus, Halide Edip Adıvar’ın yaşamını artı ve eksileriyle sunarken popülist bir feminist söylem içine girmeden, Milli Mücadele ruhunun taşıdığı eşitlikçi ortamı yansıtabilmiş ve bu bağlamda da kadın hakları konusunda da başarılı bir örnek vermiştir. Ancak dişil yazım açısından bakıldığında ve değerlendirildiğinde bir eserin taşıdığı kodların ve alt metinlerinin de feminist teoriye destek vermesi ve tutarlı olması gerekir. Dilin içerdiği gizli kodlarla gerçeklik örtüşmeli ve aynı amaca hizmet etmelidir. Temel değerlendirmede Erenus’un oyunu Halide’nin varlığı sayesinde kadın haklarına hizmet ederken içerdiği alt metinlerle kimi zaman bu durumu baltalamaktadır.

Bilgesu Erenus ve “Halide”

Bilgesu Erenus’un 1986 yılında yazdığı Halide adlı oyun, Halide Edip Adıvar’ın yaşamına farklı bir noktadan bakarak, Halide’nin yaşamına çeşitli dönemler içinde tanıklık etmemize ve özellikle de Milli Mücadele dönemi içindeki yerine, konuma, duruşuna ve önemine tanık olmamıza olanak sağlıyor. Bu bağlamda da hem devrim sürecini değerlendirme şansı tanırken bir yandan da bir kadının ne ölçüde başarılı olabileceğini gözler önüne seriyor. Halide’nin bireysel mücadelelerine yer veriyor.
Temel değerlendirmede Türk modernleşme tarihi içinde ve feminizm açısından Halide Edip Adıvar’ın önemini görmemek mümkün değildir. Kadın olarak milli mücadele içinde yer alışı, söz sahibi bir kişi olması ve önemli süreçler içinde bizzat yer alması kadın hakları açısından da değerli görülmelidir. İncelememizi iki koldan yapmaya çalışacağız. Birinci bakışımız dönemsel koşulları ve Halide Edip Adıvar’ın görüşleri doğrultusunda ele alınan değerlendirme olacak (Gerçekçi ve tarihsel süreç ışığında). İkinci değerlendirmemiz ise metnin kodları açısından ve Erenus’un kurgusu ışığında Halide’yi ele alış şekli ve yanlış değerlendirmeleri bulunacak.

Osmanlı Devleti sürecine bakıldığında meşrutiyet sonrası kadın hakları konusunda yaşanan gelişmeler önemlidir. Bu bağlamda Halide Edip’in çalışmalarını görmemek mümkün değildir. Halide Edip, dönemsel koşullar çerçevesinde gerçekçi bir boyutta mücadelesini sürdürmüştür. Oyunda da bu gelişmeler dönemsel olarak gösterilmiştir ve değerlendirilmiştir. Her bir dönem incelendiğinde Halide dönemsel koşullar içinde var olabilen, söz söyleyebilen ve onu olumsuz yönde etkileyen koşullar karşısında değerlendirmelerde bulunup karşı koyabilen bir karakterdir.

Halide karakterini mevcut koşullar içinde değerlendirip incelemek gerekmektedir. Halide mevut koşullarda eril bir kimliğe bürünmüş ve bu doğrultuda mücadelesini sürdürmüştür. Buradaki erillik erkek egemenliğini kabul etmek değil, mücadele yolunda eşitlikçi bir noktada durmak demektir. Ancak son tahlilde Halide’nin kadın olduğunu unutmamak ve o dönemde diğer kadınların söz söyleme hakkının bile olmadığını hatırlamak gerekir. Bu mücadeleci yön oyunda rahatlıkla görülebilir ve durum oyunda tarihsel süreç ve gerçeklikler sayesinde bulunmaktadır. Oyunun bu durumu gözler önüne seriyor oluşu önemlidir.

Ancak kurguya, gerçeklik ve tarihsel olgular yadsınıp sadece feminist bir bakış açısıyla bakıldığında, Halide’nin erilleştirilmiş bir kadın olduğu göze çarpar. Bu durum kendi içinde bir baltalamaya neden olmaktadır. Kurguyla gerçekçi durum uyum içinde olabilecekken kimi noktalarda kadın haklarını baltalayıcı bir duruma dönüşmüştür. Çözümlemeler sonucu elde edilen bilgi ile gerçekliğin verdiği bilgi çelişmektedir. Bu bağlamda bakıldığında dişiliği yok edilmiş bir karakter göze çarpar. Bu gerçekliğin ötesinde yanlış bir bakışın sonucudur. Erenus’un yazımı konusunda kimi noktalarda Halide karakteri üzerinden dişliği yok edici tarafları göze çarpmaktadır. Bu noktalar gerçekçiliğin ötesinde yazarın tercih ettiği noktalardır ve farkında olmadan dişi karşıtı durumlar arz etmektedir.
Halide’nin oyun boyunca kadın oluşu üzerine pek bir ayrıntı verilmez. Halide her halükarda bir erkek de olabilir fikri uyanır okuyucunun algısında. Zaten oyun içinde de Halide genel kadın kriterlerine uygun görülmez. Çirkindir, kadın gibi değildir.
-Üstelik çirkin…
-Belki biraz gözleri…

Halide, kadınlığından tamamen sıyrılarak tamamen erilleşmiş ve düzenin içinde bu şekilde yer almıştır. Kendisi de bunun üzerine vurgu yapar:

HALİDE: (…) Bana pek kadın gözüyle bakmadı zaten. (Güler) Çizmelerim, kaputum… Çok güzel bir kadın değilim belki… Ama gözlerim…

Bu noktada feminizm kuramının da kendi içinde tartıştığı bir oluş ortaya çıkıyor. Önemli olan kadının görünürlülüğü müdür (her ne şekilde olursa olsun) yoksa önemli olan kimliği korumak mıdır? Kimlik nedir? Kadın kimliği var mıdır? Var olabilmek adına kimlik değişebilir mi? Bu noktada Halide’nin koruması gereken unsur ne olmalıdır? Kadınlık nedir ki vazgeçilen bir unsurdur ve eril sistem içine adapte olmuştur? Metin içinde bu durum da değerlendirilemez miydi? Halide de bu vazgeçişin farkındadır ve mücadeleye giriştiği noktada şu sözleri sarf eder:

HALİDE: Halide denen yaratık, epeydir vücudu ile münasebetini kesti abla…

Bu nokta da yazımızın birinci bölümünde yer alan Ayşe Durakbaşa’dan alıntımızı ve Milli Mücadele’nin kadına bakışını hatırlatmakta fayda görüyoruz. Erilliğin yüklenmesi genel değerlendirmede olumsuz gibi görünse de milli mücadele kapsamında kadın hakları konusunda bir başlangıç olarak görülüyordu.

Bilgesu Erenus’un çizdiği Halide, oyun boyunca bazı noktalar hariç olmak üzere genelde bir erkek algısı yaratır. Bu gerçekliğin ötesinde farkında olmadan çizilmiş olumsuz bir dişi karakterdir. Aile içi konumu, davranışları ve mücadele içinde elde ettikleri toplumsal olarak adeta erkeğe atfedilen şeylerdir. Oyun boyunca da Halide kadına atfedilen şeyleri yerine getiremez. Bu kadın hakları açısından olumlu yorumlanabilecek bir unsur olarak görülebileceği gibi yine de yanlış kimlikleştirmeye bağlıdır ve yine belirli bir sınıflandırmaya hizmet etmektedir. Halide oyun boyunca oğlu Hikmet için bir pantolon dikmeyi başaramaz. Ancak mücadeleden bir nebze olsun köşeye çekildiğinde –erilliğinden kurtulduğunda bu işe girişebilmiştir
Halide kendi mücadele grubu içinde adeta bir liderdir.

(…)Türk tarihinde mevki işgal eden ilk kadın oldun Halide.(…)

Ona bağlı olanlar onun adıyla anılırlar: “Halide Edip Grubu” . Aynı zamanda Halide Sultanahmet, Fatih mitinglerinde konuşmacı olarak yer alır ve saygı görür. Türk Ocağı Derneği’nin yönetim kuruluna seçilir. İstanbul’un sokaklarında afiş asarken görünür. Ancak hiçbir yerde kadın olduğu ile ilgili bir vurgu yapılmaz. Adeta bir erkek olarak karşımıza çıkmaktadır. Erenus da oyun boyunca Halide’nin kadınlığı üzerine gitmez. Onun için mücadeleci yönü daha ağır basmaktadır.

Oyun boyunca kadının eğitimli olması gerektiği yönünde çeşitli konuşmalar geçer. Ancak bunun da kadın hakları için genel geçer bir ifade şeklinde söylendiği açıktır. Kadının eğitimli olması onu eril bir karaktere doğru götürmektedir. Zaten oyun içindeki tüm kadınları ele almak gerekirse, hepsinin eğitimsiz, ezilen ve güçsüz karakterler olduğu göze çarpar: Oyunun birinci sahnesinde yer alan kadınlar hizmetçilerdir, “Halide Sorularını Yanıtlayacağını Sandığı Biriyle Evleniyor” bölümünde yer alan kızlar evlenme hayalleri kuran genç kızlardır. Haminne, Jön Türk’ün annesi, Mahmure Abla, Muhtarın karısı ve Valinin karısı hep ikinci planda kalan ve duygularıyla hareket eden pasif kadınlardır. Oyunda yalnızca Halide güçlü ve bilinçli kadın olarak karşımıza çıkar. Ancak bu ilk bakışta kadının kurtuluşu ve kadın hakları için olumlu ve örnek bir gösterge olarak sunulabilecekken, Halide’nin kadınlığından uzak oluşu sorunlu bir savunuya işaret etmektedir. Oyunda kadın oluşunu sadece bir noktada hatırlar Halide:

Halide: (…) Kendi ülkelerinden okumuş bir kadın, ihanet edenlerin varlığına rağmen, düşmana karşı koyuyor. Onlara layık olmalıyım.

Oyun içinde Halide’nin kimi duruşları olumlu olarak yorumlanabilir. Ancak bunlar dahi onu erilliğinden tamamen uzaklaştıramaz. Silah sesinden ve savaştan tiksiniyor oluşu, onu eril kimlikle bağdaşlaştırılan savaş ve kavga olgularından uzaklaştırır; ancak bu onun kimliğini ortaya dökmek açısından yeterli değildir:

MÜLAZIM BEKİR: Tabancanız var mı Halide Hanım?
HALİDE: Sesine bile tahammül edemem ben.

Halide de aslında erilliğe ve güce ulaşabilme adına çabalar verir. İçindeki küçük kızla sürekli bir savaş halindedir. Başarılı olabilmek adına onu yenmeli ve aşmalıdır. Ancak bu noktada uzaklaşılması gereken küçüklüğü ve körpeliği midir, yoksa dişilliği midir? Küçük kız; birine bağlıdır. Bu da babasıdır. Küçük kız – dişi bir erile ihtiyaç duymaktadır. Halide ise bundan kurtulmaya çalışmaktadır.

HALİDE: Hayır, hayır! İçimdeki küçük kıza neler oluyor? Sahibini arayan yaralı bir hayvan gibi ulumak eğiliminde yine. Tam da değiştiğimi sandığım bir anda… (…)
Halide’nin genel yapıdan uzak oluşunu evliliğinde de rahat bir şekilde gözlemek mümkündür. Halide bilinen geleneksel ataerkil aile yapısından uzaktır. Özellikle ikinci eşi Adnan Bey ile eşitlikçi bir evlilik yapısına sahiptir. Eşiyle konuşmalarında, ev içi görev dağılımlarında her şey eşitlikçidir. Eşler arası bağlılık vardır ve birbirlerini severler. Bu noktada Erenus başarılı bir yapı çizmiştir ve eser içine dağılmış olan cinsiyetçi kimlikler, aile içi yaşantıda başarılı bir şekilde silinmiş ve ideal yapı kurulabilmiştir. Adnan bey de ev işleriyle, çocuklarla meşgul olabilmekte, kimi zaman Halide’den emir alabilmektedir.
Halide belirli süreçlerden geçerek bulunduğu aşamaya gelmiş ve aslında onu sarmalayan yapıyla sürekli bir mücadele halinde olmuştur. Oyun boyunca yer alan CÜCE karakteri Halide’nin hayatı boyunca karşılaştığı tüm zorlukları canlandırır. Çocukluğundan itibaren onun bağımsızlığını ve düşüncelerini engelleyen, tıkayan tüm güçlerin göstericisi olur Cüce. Cüce, kısa boyuyla da aslında yenilebilecek şeylerdir ve bu Erenus tarafından yapılmış başarılı bir buluştur.

Temel değerlendirmede oyunun tüm sahneleri gerçekliği yansıtma amacı gütmekte ve bu yolla Halide’nin geçtiği başarılar gösterilmektedir. Bu kadın hakları konusunda hizmet etmektedir. Ancak alt anlamların aynı başarıyı her zaman gösterdiği söylenemez.

Oyunun, önemli bir diğer yanı ise Halide aracılığıyla devrim sürecini değerlendirme şansı bulmamız ve eleştirel bir gözle yaklaşabilmemizi sağlamasıdır. Oyun, devrim süreciyle ilgili tabuların üzerine gider ve tarihin çarpıklıklarını gösterir ve Halide’nin bugünkü hali aracılığı ile eleştirir. En büyük tabulardan biri olan Mustafa Kemal Atatürk bile kimi sahnelerde olumsuz yönleriyle yansıtılmaktadır. Bu durum 1980 aydınının eleştirel bir gözle kendi tarihini tekrardan değerlendirmeye başladığının ve modernleşme sürecini incelemeye başladığının en önemli göstergeleridir. Devrimin ilk yıllarında böyle bir durum söz konusu değildir.

Sonuç

Bilgesu Erenus, belgesel bir oyun fikriyle yola çıkmayıp dramatik bir kurguyla Halide Edip Adıvar’ın yaşamını aktarma yolunu seçmiştir. Bu noktada Halide Edip Adıvar’ın zaten gerçeklikte var olan mücadeleci yanı rahatlıkla seçilebilmekte ve anlaşılabilmektedir. Halide Edip Adıvar, dönemi içinde kadın hakları açısından önemli bir noktadadır. Kadın hareketlerinin başlamasında ve sürdürülmesinde önemli yerlerde durmaktadır. Kendi görüşleri çerçevesinde yapılması gerekeni başarmış ve kadınların toplumsal yaşam içinde ve devrimlerde yer almasını sağlamıştır.

Bilgesu Erenus’un kurgusunda Halide karakteri çizilirken ise kadın hakları açısından olumlu yönde işlenmesi gereken Halide’nin yer yer zayıf düşürüldüğü söylenebilir. Kurgusal olarak eklenen replikler ve durumlar Halide’nin kadınsal yönünü güçlendirmek yerine zayıflatmıştır. Bu bağlamda oyunun feminist açıdan değerlendirmesinde güçsüz özellikler olarak karşımıza çıkmaktadır. Genel olarak bakıldığında oyun feminist açıdan olumlu yönlerini tarihsel süreçten ve gerçeklikten alırken, olumsuz yönlerini kurgudan almıştır.

Hiç yorum yok: